Hangi Su Altı Muayeneleri Yapılıyor?
Canlıların hemen hemen hepsi, yaşamak için oksijene ihtiyaç duymaktadır. Suyun içinde bulunan oksijenin önemli bir kısmı atmosferden, küçük bir kısmı da bitkilerin ve özellikle fitoplankton adı verilen ve suda serbestçe yüzen küçük bitki hücrelerinin değişime uğramaları ile meydana gelmektedir. Sularda bulunan oksijen, deniz canlıları açısından yaşamsal bir öneme sahiptir.
Suda bulunan oksijen, eğer yerine konulmazsa özellikle balıklar için ciddi boyutta bir oksijen eksikliği ortaya çıkar. Uskumru, palamut ve orkinos gibi çok hareketli balıklar ve soğuk su balıkları çok fazla oksijene ihtiyaç duymaktadır. Ancak dil balığı, iskorpit ve vatoz gibi balıklar daha yüzeyde ve oksijen miktarının az olduğu yerlerde yaşayabilirler.
Denizlerin, göllerin ve akarsuların kirlenmesi, içindeki oksijenin azalmasına neden olmaktadır. Kirlenmenin başlıca nedeni sorumsuzca bu sulara bırakılan atık sulardır. Oksijen azalması, bu sulara bırakılan kanalizasyon suları ve sanayi atıklarında bulunan organik maddeler yüzündendir. Ayrıca organik madde açısından zengin olan dipteki birikintiler ve su içindeki bitkilerin bozulmaları da oksijen düşüklüğüne neden olmaktadır.
Doğa koşulları, hava ile teması olan sularda oksijeni dengelemektedir. Havada bulunan oksijen, suyun yüzey genişliğine bağlı olarak ve buharlaşma, soğuma ve rüzgarların etkisi ile bir miktar suya geçmektedir.
Sular ısındıkça içindeki oksijen miktarı düşmeye başlar. Bu durum özellikle fazla oksijene gereksinim duyan hareketli balıklar için tehlikelidir. Aynı şekilde suyun tuzluluğun artması da oksijenin erimesi ve miktarının düşmesi demektir.
Bu ölçümler arasında, suda bulunan organik maddelerin, mikroorganizmalar tarafından parçalanması için gerekli oksijen miktarı ölçümleri de (BOİ ölçümleri) bulunmaktadır. Genelde çevre mühendisleri bu konu ile yakından ilgilidir. Özellikle atıksu arıtma tesisleri inşa edilirken ve işletilirken, BOİ (biyolojik oksijen ihtiyacı) değerlerine ihtiyaç bulunmaktadır. Sularda BOİ değerinin yüksek olması, bu suların kirlilik seviyesinin yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Sularda biyolojik oksijen ihtiyacı miktarını, mikroorganizmaların yapısı, sayısı ve uyum yeteneği, suda parçalanan organik maddelerin yoğunluğu, sularda bulunan sıcaklık, ışık ve toksik etkilere sahip maddeler belirlemektedir.
Kısaca BOİ, biyolojik oksijen ihtiyacı ölçümleri, atıksularda organik karbon miktarını belirlemek ve arıtma tesislerine gelen organik yükleri tespit etmek için yapılmaktadır. Bu ölçümlerin yapılması, artırma tesislerinde, biyolojik oksijen ihtiyacını gidermek için gereken süreyi belirlemek ve arıtma tesislerinin verimli çalışmasını sağlamak için önemlidir.
Deniz ve göllerde suların sıcaklık değişimleri, karada olduğu gibi birden olmaz. Su canlıları için su sıcaklığının yıl içinde gösterdiği değişimler çok önemlidir. Balık türlerinin denizlerde yayılımı konusunda suların sıcaklığı etkilidir. Deniz faunasındaki çeşitlilik, suyun sıcaklığına bağlıdır. Küresel ısınma yüzünden yaşanan iklim değişiklikleri denizdeki canlıların yaşamını olumsuz etkilemektedir. Sulardaki doğal yaşamın takip edilebilmesi için su altında sıcaklık seviyelerinin ve suyun belirli derinliklerindeki sıcaklık farklılıklarının ölçülmesi gerekmektedir. Denizlerde su sıcaklığındaki değişimler okyanuslara göre daha fazladır. Derin sularda, sıcaklık değişim farkı fazla değildir. Çok büyük derinliklerde ise sıcaklık değişimi hiç yoktur.
Deniz suyunun istenilen özelliklerde olması, denizlerde yaşam süren hayvanlar ve bitkilerin sağlığı kadar, insanların sağlığı bakımından da önemlidir. Özellikle işlermelerin atıksularını alıcı ortama vermesi yüzünden denizler aşırı kürlenmektedir. Bunu önlemek açısından Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği çıkarılmıştır. İşletmelerin atıksularını boşalttıkları alıcı ortamlarda ve çevresinde deniz varsa, yönetmeliğin ekinde yer alan deniz suyunun genel kalite kriterlerini sağlamak için bir takım ölçüm ve testlerin yapılması gerekmektedir.
Bu çerçevede gerçekleştirilen birçok test, ölçüm ve analiz bulunmaktadır. İşte bunlardan birkaçı: pH tayini, sıcaklık ölçümü, bulanıklık tayini, renk tayini, tuzluluk tayini, askıda katı madde tayini, çökebilir katı madde tayini, toplam çözünmüş katı madde tayini, aktif, serbest ve toplam klor tayini, krom +6 tayini, toplam fosfor, organik ve inorganik fosfor ve fosfat tayini, çeşitli metal miktarları tayini, amonyum tayini, amonyak tayini, sülfür tayini, toplam azot tayini, çözünmüş oksijen tayini, biyolojik oksijen ihtiyacı tayini, değişebilir sodyum yüzdesi, serbest karbondioksit tayini, ışık geçirgenliği tayini.
Bu çalışmaların yasal dayanağını 2004 yılında çıkarılan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği oluşturmaktadır. Bu yönetmelik ile yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının korunması ve doğru şekilde kullanılması hedeflenmiştir. Suların kirlenmesinin önünde geçilmesi amaçlanmaktadır.
Bu yönetmeliğin kapsamı şu şekilde belirlenmiştir:
- Su ortamlarının kalite kriterleri ve kullanım amaçları
- Su kalitesinin korunmasına yönelik planlama
- Atıksuların boşaltım ilkeleri
- Atıksu altyapı tesisleri ile ilgili esaslar
- Su kirliliğinin önlenmesi amacıyla yapılacak izleme ve denetleme çalışmaları
Su Altı Muayene Esasları Nedir?
Hangi çeşit su altı muayenesi yapılıyor olursa olsun, bütün ölçümler, testler, analizler, değerlendirmeler ve muayeneler, akredite test ve muayene kuruluşları tarafından gerçekleştirilmelidir.
Bu çalışmalar sırasında, yürürlükte olan yasal düzenlemeler yanı sıra, yerli ve yabancı kuruluşlar tarafından yayınlanan standartlar da dikkate alınmaktadır.
Bütün su altı muayene, ölçüm, test ve analiz çalışmalarında risk bazlı yöntemler ve güncel standartlar desteğinde, her türlü su derinliğinde kullanılabilen sualtı cihazları kullanılmaktadır.
Su altı muayene çalışmaları elbette yukarıda sayılanlar ile sınırlı değildir. Bu kapsamda olmak üzere gemilerin, teknelerin ve diğer deniz araçlarının boru hatlarının su altında kalan bölümleri, karinaları ve şamandıra sistemleri de kontrol ve muayene edilmektedir. Çeşitli deniz araçlarının malzeme ve kaynak bölgelerinin mikro yapı incelemeleri, malzemenin sürtünme ve yorulma tayinleri, kalınlık ölçümleri, görsel muayeneler ve katodik koruma sistemlerinin kontrolü de test ve muayene kuruluşlarının verdiği hizmetler arasındadır.
Su altı kontrol ve muayene çalışmalarını yapacak olan kuruluşların, TS EN ISO/IEC 17025 standardına göre yerli ve yabancı bir akreditasyon kuruluşundan akredite olmaları, düzenlenen raporların geçerliliği açısından önemlidir.