Organik Tarım Ne Demektir?
Günümüzde sadece ülkemizde değil bütün dünyada organik gıda konusu bir moda haline gelmiştir. Çıkış kaynağı ise Amerika ve Avrupa’dır. Ülkemizde bu konuda çıkarılan yasal düzenelemelere göre organik tarım, üretimleri sırasında kimyasal madde kullanılmayan, bu ürünlerin üretimden tüketilmesine kadar bütün aşamaları kontrol altında tutulan ve belgelendirilmiş olan tarımsal üretim şeklidir. Ancak bazı yabancı ülkeler bu tanımı yeterli ve doğru bulmadıkları için biyolojik tarım veya ekolojik tarım gibi tanımlamaları da kullanmaktadır. Çünkü, organik ifadesi, canlı organizmalarla ilgili olayları tanımlar. Bu durumda bir bitki ya da hayvan yetiştirmenin her şekli organiktir. Başka türlüsü düşünülemez. Bu nedenle organik gıda konusunda insanları en fazla etkileyen nokta, üretim faaliyetlerinde kimyasal madde kullanılmaması gerektiğidir.
İnsanların gelişmelerini ve yaşamlarını devam ettirebilmeleri açısından, doğadaki bitkiler, hayvanlar ve diğer canlılar arasındaki dengenin bozulmaması gerekmektedir. Bunun için en başta doğal kaynakları fazla tüketmemek, doğal yaşama zarar vermemek, çevre kirliliğine yol açmamak ve toprağı zenginleştirip koruyacak tarımsal yöntemler kullanmak gerekmektedir.
Günümüzde sürdürülebilir tarımsal faaliyetler, yapay gübre yerine doğal gübre kullanılmasını ve bu şekilde toprağın verimliliğini artırmayı öngörmektedir. Kısaca sürdürülebilir tarım kavramı, büyük ölçüde organik tarımın temelini oluşturmaktadır. Organik tarımın diğer ayağını ise, bitki hastalıkları ve zararlılar ile mücadelede kullanılan kimyasal maddelerin (yani sentetik pestisitlerin) kullanılmaması oluşturmaktadır.
Ancak şu konunun bilinmesinde yarar var: organik tarım veya organik ürünler dendiği zaman, tamemen doğal yetişmiş ürünler kasdedilmemektedir. Yani organik ürünler, hiçbir kimyasal madde kullanılmadan, doğada kendiliğinden yetişen ürünler değildir. Organik ürünler yetiştirilirken, genelde yapay gübreler ve pestisitler kullanılmaz. Ancak Organik Tarım Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmelik esaslarına göre organik (hayvan dışkısı gibi) ve organik olmayan gübreler kullanılabilir. Ayrıca bitkisel kökenli toksik maddeler ve bakır oksit ya da bakır sülfat gibi organik olmayan kimyasal maddeler kullanılabilir. Sözü edilen yasal düzenlemeler, Avrupa Birliği’nde yayınlanan organik tarım mevzuatı ile birebir aynıdır.
Dünyada 2008 yılında 154 ülkede organik tarım faaliyetleri yapılırken, 2009 yılında 160 ülkeye çıkmıştır. 2009 yılı sonunda dünyada 37 milyon hektar alan organik standartlara göre belgelendirilmiştir. Büyümenin en fazla olduğu ülkeler Latin Amerika ülkeleri ve Avrupa ülkeleridir. Organik tarım alanlarının üçte birlik kısmı, tek yıllık veya çok yıllık bitkisel üretim alanlarından meydana gelmektedir. Üçte ikilik kısmı ise çayır ve mera gibi yeşil alanlardan oluşmaktadır. Kıtalar bazında bakıldığında Okyanusya kıtası yüze 35, Avrupa kıtası yüzde 23 ve Amerika kıtası kıtası yüzde 23 bir paya sahiptir. Asya kıtası yüzde 9 ve Afrika kıtası ise yüzde 3 paya sahiptir.
Hazırlanan standartlar ve çıkarılan yasal düzenlemeler, organik tarım faaliyetlerinde büyük önem taşımaktadır. Bu konuda Dünya Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) tarafından hazırlanan temel standartlar, bütün dünyada takip edilmektedir. Dünya genelinde organik tarım faaliyetlerini büyük oranda etkileyen ilk yasal düzenleme ise 1991 yılında Avrupa Birliği’inde yürürlüğe giren, 20092/91 sayılı yönetmeliktir. 2007 yılında yine Avrupa Birliği Koneyi tarafından EC 834/2007 sayılı organik üretim ve organik ürünlerin etiketlenmesi konusunda tüzük yayınlanmıştır. Bu tüzükte, organik tarımın amacı, kapsam ve tanımlar, organik üretimin hedefleri ve prensipleri, üretim kuralları, etiketleme, yapılacak kontroller, üçüncü ülkelerle ticaret ve geçiş çalışmalarına yönelik kurallar yer almaktadır.
Bugün 80’e yakın ülkede organik tarıma yönelik yasal düzenlemeler yapılmış, 20’den fazla ülkede ise yasa çalışmaları sürdürülmektedir. Ülkemizde de organik tarım faaliyetleri 1984-85 sezonunda, organik kuru üzüm ve kuru incir ihracatı ile başlamıştır. 2008 yılına gelindiğinde bu sayı hammadde bazında 250 ürüne ulaşmıştır. Üretilen organik belgeli ürünlerin hemen hemen tamamı Avrupa Birliği ülkeleri, ABD ve Japonya’ya gönderilmektedir.
Ülkemizde Bitkisel ve Hayvansal Tarım Ürünlerinin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik 1994 yılında, Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik ise 2002 yılında yürürlüğe girmiştir.
İnsanların sağlıklı yaşamaları ancak doğal gıdaların tüketilmesi ile mümkündür. Geleneksel tarım yöntemleri ile dünya gıda üretimi bir miktar artsa da toprak ve su kaynaklarının ve atmosferin hızlı kirlenmesi sonucunda insan yaşamı kötü etkilenmektedir. Böyle devam etmesi durumunda toprak birgün teslim olacak demektir. Bu nedenle doğal kaynakların dengeli kullanılması ve yeni tarımsal yöntemlerin uygulanması gerekmektedir. Bu yüzden organik tarıma yönelmek kaçınılmazdır.
Organik Tarım Belgelendirmesi Nedir?
Organik tarım, tarımsal üretim sistemleri içinde güvenilirliği ve izlenebilirliği en üst düzeyde olan bir sistemdir. Çünkü bu konudaki yerli ve yabancı bütün standartlar, üretimin tarladan sofraya kadar olan bütün aşamalarının kontrolünü ve belgelendirilmesini zorunlu tutmaktadır. Kontrol ve belgelendirme çalışmaları bu nedenle organik üretim faaliyetlerinin birinci adımıdır ve tüketicinin güvenini kazanmanın en önemli bir parçasıdır.
Belgelendirme çalışmaları, organik tarım standartlarının gereği olan bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması ve bunun sonucunda girdinin ve ürünün denetiminin yapıldığı yasal düzenlemelere göre değerlendirilerek uygunluğunun saptanması için yapılmaktadır. Kontrol ve belgelendirme yapacak kuruluşların da kurulduktan sonra en geç iki yıl içinde akredite olmaları gerekmektedir (TS EN ISO/IEC 17065 Uygunluk değerlendirmesi - Ürün, proses ve hizmet belgelendirmesi yapan kuruluşlar için şartlar standardı).
Organik tarımda belgelendirme süreci, üretici firmanın belgelendirme kuruluşuna müracaat etmesi ile başlar. Kuruluş gerekli değerlendirmeleri yaparak, denetim çalışmalarını başlatır. Belirlenen risklere göre ve şüpheli durumlarda, toprak, bitki veya meyva örnekleri alınarak gerekli analizler yaptırılmaktadır. Analizlerin ISO 17025 standardına göre akredite edilmiş bir laboratuvarda yapılması gerekmektedir. Denetimler sonrasında hazırlanan rapor sonuçlarına göre belgelendirme kuruluşu işletmeye Organik Tarım Belgesi düzenleyerek teslim eder. Belge üzerinde, ürünün izlenebilirliğini sağlaması açısından gerekli bütün ayrıntılar yer almalıdır.
Ülkemize organik üretimin gelişmesi ve ticaretinin artması için bir takım destekler sağlanmaktadır.