Ülkemizde, bütün islam ülkelerinde, hatta yabancı ülkelerde yaşayan müslüman toplumlarda helal gıda, tüketicilerin çok hassas olduğu bir konudur. Dünyada yaklaşık 2 milyar civarında Müslüman nüfus bulunmaktadır. Bu rakam, dünya genelinde helal gıda ürünlerinin ticari boyutunun 660 milyar Dolar düzeyinde olduğu anlamına gelmektedir. Ancak helal belgelendirmesi dendiği zaman konu sadece gıda ve içeceklerle sınırlı değildir. İnsan vücuduna sürülen ve cilt üzerinden vücuda geçen bütün kozmetik ürünler ve kremler için de helal belgelendirme söz konusudur. Hatta tekstil ürünlerinin hangi hayvanın derisinden üretildiği ve tekstil boyalarındaki kimyasal maddelerin hangi hammaddelerden elde edildiği de bu açıdan önemlidir. Hatta suların filtrelenmesine kullanılan sistemlerde bulunan gliserinin bitkisel veya hayvansal maddelerden elde edilmiş olması da önemlidir.
Bir hizmet sektörü olan turizm sektöründe helal otel hizmetlerinden söz edilmesi, bu otellerde sunulan yemeklerin ve başka hizmetlerin, belli islami kurallara uygun olarak verildiğini anlamına gelmektedir. Bu yüzden helal belgelendirmesi sektörel açıdan oldukça geniş bir alana hitap etmektedir. Böyle olunca bu sektörler de ilave edildiğinde gıda ve bütün bu hizmetlerin ticari boyutu 2 trilyon Dolar’a ulaşmaktadır. Bütün bu rakamların yıllık bazda yüzde 8-10 arasında bir büyüme sağladığı da dikkate alınırsa helal belgelendirme kapsamının ne kadar büyük olduğu ortadadır.
Yapılan araştırmalara göre ülkemiz, helal gıda ve yaşam şekli bakımından küresel olarak ikinci en büyük potansiyel pazar durumundadır. 2018 yılında ülkemizde bu pazarın boyutunun 240 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu alanda en büyük pazar Endonezya’dır. Üçüncü sırada ise Suudi Arabistan bulunmaktadır.
Bugünün modern üretim sistemi içinde, bir uzman desteği olmadan herhangi bir Müslümanın bir ürünün helal olup olmadığına karar vermesi mümkün değildir. Doğru karar vermek için, İslam hukukunu bilen gıda, tarım, veterinerlik, biyoloji, kimya ve benzeri alanlarda uzman bilim adamlarının analiz ve değerlendirmelerine ihtiyaç bulunmaktadır.
Bir gıda maddesinin helal olabilmesi için sadece o gıda maddesinin kendisinin ya da üretiminde kullanılan hammaddelerin helal olması yeterli değildir. Bunların yanı sıra gıda maddesinin menşeinin, üretim veya işleme süreçlerinin ve işleme yöntemlerinin de İslam hukuku esaslarına uygun olması gerekmektedir. Aynı zamanda, tüm bu süreçlerde kullanılan malzemelerin de İslam dini esaslarına göre doğru yollardan elde edilmiş olması gerekmektedir. Helal gıda, haram veya şüpheli gıda ve maddelerden arındırılmış olmak zorundadır.
Kelime anlamı itibariyle helal demek, dini açıdan izin verilen, İslam hukuku kurallarına göre uygun anlamına gelmektedir. Tanrının insanlara yemeleri ve içmeleri için izin verdiği gıdalar demektir. Bütün Müslümanlar harama el uzatmamak zorundadır. Yaşamları boyunca izin verilen şekilde yaşamak zorundadır. Bu açıdan helal gıda, bir Müslümanın İslam dinin esaslarına göre tüketebileceği gıdalar anlamına gelmektedir.
Helal belgelendirmesi, oldukça karmaşık bir süreçtir. Bu karmaşıklık hem dinin yorumlanma şeklinden hem de teknik imkanlardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle helal belgelendirme konusunun çok iyi incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu konuda yetkin olmayan ve gerekli altyapıya sahip olmayan kuruluşların, iyi niyetli olsalar bile, verdikleri helal belgeleri risk taşımaktadır.
Dünyada bazı mezhep ve din bilginleri tarafından kabul edilmeyen ancak İslam dini esaslarına göre helal belgesi veren bazı kuruluşlar bulunmaktadır. Örneğin en çok tartışma konusu olan konu, domuzdan üretilen jelatin, kan serumu, enzim ve benzeri maddelerin helal olup olmadığıdır. Bilimsel olarak kanıtlanmış olmamasına rağmen bazı kuruluşlar, helal kesilmemiş hayvanlardan üretilen jelatin, kollajen ve hayvansal mayaların değişime uğradığını kabul etmekte ve bu ürünlere helal belgesi vermektedir. Bu nedenle helal belgesi alınırken bu kuruluşların çok iyi incelenmesi gerekmektedir.
Bu arada İslam dini içinde de, mezhep farklılıkları veya ülkelerin dini kuruluşlarının kararlarına göre bazı konularda farklı yaklaşımlar olmaktadır. Örneğin etil alkolün sentetik yollardan veya şaraptan elde edilmesine göre haram olup olmadığı konusunda farklı düşünceler ve uygulamalar olmaktadır. Bazı kuruluşların ürüne dışarıdan etil alkol ilave edilmesini farklı oranlarda kabul edebilmektedir.
Bazı ülkelerin kabul ettiği helal standartlarına göre kanatlı hayvanların kesimleri, kesimhanelerde gaz ile sersemleterek yapılmmışsa bu hayvanlar helal kabul edilmemektedir. Bazı ülkelerde ise bu şekilde kesilen kanatlı hayvanlara helal belgesi verilmektedir.
Helal gıda konusunda tartışılan bir başka konu da, müslüman olmayan ülkelerde Müslüman olmayan kuruluşların hazırladığı helal standartlarının geçerli olup olmayacağıdır. Bu tür standartları destekleyen ve bu standartları uygulayarak denetim yapan ve helal belgesi düzenleyen kuruluşlar da bulunmaktadır.
Haram ve Helal Ne Demektir?
Basit bir anlatım ile, İslam dini esaslarına uymayan davranışlar haramdır, uyan davranışlar ise helaldir. Başka dinlerde olduğu gibi İslam dininde de insanlar için haram ve helal kavramları getirilmiştir. Helal dinen yasak olmayan demektir. İnanışları gereği helale yönelen kişiler bunun sevabını alırlar. Ancak haram yasak olanı ifade eder ve harama yönelenler günaha girerler. Haram dinen yasak olan şeydir.
Kavramsal olarak haram sayılan davranışlar, bazen davranışın kendisinden kaynaklanır. Örneğin şarap içmek haramdır, şarap içen kişi günaha girmiş olur. Bazen de haram sayılan davranışlar dıştan gelen bir sebeple haram sayılmıştır. Örneğin, çalınmış bir parayı kullanmak haramdır.
Müslümanlık inanışı bakımından şu sayılan yiyecekleri tüketmek haramdır:
- Tüketilmek amacı ile kesilmeyen, kendi kendine ölmüş hayvanların etini yemek haram kabul edilmektedir.
- Tüketilmek amacı ile dini esaslara uygun kesilen hayvanların kanı mutlaka akıtılmaktadır. Bu kanı içmek veya kullanmak haram kabul edilmektedir.
- Domuzlar pis koşullarda beslendiği ve bu yüzden kaslarında çok hastalık taşıdığı için domuz eti ve domuz etinden üretilen ürünler yemek haram kabul edilmektedir. Bugün domuzlar temiz ortamlarda yetişirilse bile biyolojik olarak hastalık yaymaya çok uygundur.
- İslami inanışa göre tüketilmek üzere kesilen hayvanların, sadece beslenmek amacı ile kesilmesi ve Allah’ın adı anılarak kesilmesi gerekmektedir. Bu koşullara uyulmadan kesilen bütün hayvanların eti haram kabul edilmektedir.
- Alkol ve insanda sarhoşluk duygusu yaratan benzeri maddeler kullanmak da haram kabul edilmektedir.
- Nihayet yukarıda sayılan ürünlerden herhangi birine temas eden ürünler de haram kabul edilmektedir.
İslam din bilginleri arasında, bütün kara hayvanlarının etinin haram veya helal kabul edilmesi konusunda tartışmalar sürmektedir. Kaplumbağa, kurbağa ve yengeç gibi hayvanların eti genel olarak haram kabul edilmektedir. Bunun dışında katır, at, eşek ve köpek dişli yırtıcı hayvanların ve yırtıcı pençesi olan kuşların etleri de çoğu din adamları tarafından haram kabul edilmektedir.
Netice olarak, dini inanışları gereğince haram yemek istemeyen, günahtan sakınan ve sadece helal gıda tüketmek isteyen insanlar, doğal olarak bu durumdan emin olmak ve gıda maddeleri üreten kuruluşların faaliyetlerine güven duymak istemektedir.
Helal gıda standartlarının ortaya çıkma nedeni budur. Tüketiciler gıda maddeleri üzerinde bu ürünlerin helal gıda olup olmadığını gösteren Helal İslami Uygunluk belgesini görmek istemektedir.
Helal İslami Uygunluk standardının temel özelliği, bir gıda maddesinin, işletmeye hammadde girişinden başlayarak tüketicilere sunulmasına kadar üretimin bütün aşamalarında üretimin İslam dini ilkelerine uygun olmasını sağlamaktır. Üstelik sadece gıda maddesinin kendisinin uygun olması değil, ürünün bileşiminde kullanılan bütün girdi maddelerinin ve katkı maddelerinin, gerek kaynak olarak ve gerekse elde ediliş yöntemi olarak islami kriterlere uygun olması gerekmektedir.
Uygulamada Helal İslami Uygunluk Sistemi’nin, şu standartların gerekliliklerini de sağlaması beklenmektedir:
- GMP İyi Üretim Uygulamaları Sistemi
- GHP İyi Hijyen Uygulamaları Sistemi
- HACCP Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları Sistemi
Helal İslami Uygunluk standardı, bütün üretim süreçleri ile birlikte, gıda maddelerinin paketleme malzemelerinin ve depolama koşullarının da İslam dini esaslarına uygun olmasını gerektirmektedir.
HELAL İslami Uygunluk Belgesi Ne Kazandırıyor?
İnanışları gereği, haram gıda konusunda endişe duymak istemeyen kişiler, ürünlerin üzerinde helal belgesi veya helal şehadetnamesi ifadesini aramaktadır. Bu belge, üretim çalışmalarında çeşitli mezheplerin kuralları dikkate alınarak yapılan denetimler sonrasında verilmektedir. Bu etiketi taşıyan ürünlerin islam dini esaslarına göre haram olmadığını göstermektedir ve uluslararası alanda geçerliliği bulunmaktadır.
Bu belgenin varlığı herşeyden önce tüketicilerde güven yaratmaktadır. Bu şekilde tüketiciler bilinçli olarak seçim yapmaktadır. Üretici firmalar, belgenin geçerlik süresi içinde sürekli denetim altında olduğu için tüketiciler bu ürünleri güvenle tüketmektedir.
Denetimler ve belgelendirme çalışmaları bağımsız ve tarafsız belgelendirme kuruluşları tarafından yürütülmektedir. Denetimler sırasında ürünlerin hazırlama ve işleme yöntemleri, üretimde kullanılan katkı maddeleri ve işletmelerin temizlik ve sağlık koşulları ayrıntılı olarak denetlenmektedir. Denetimler sadece ürünlerin dini gereklere uygunluğu açısından değil, işletmelerin temizlik ve hijyen koşullarına ne kadar uydukları açısından da yapılmaktadır.
Bunun dışında işletmeler bu belgeye sahip olmakla iç ve dış piyasalarda güven kazanmış olmaktadır. Rakipleri ile mücadelede avantajlı duruma geçmektedir. Aynı zamanda diğer kalite standartları da sağlanmış olduğundan, faaliyet riskleri düşürülmüş olmakta ve üretim hataları düşmektedir. Bu durum işletmeye maliyet düşüşü ve verim artışı yaratmaktadır.
HELAL İslami Uygunluk Belgesi Çalışmaları
Helal belgelendirme çalışmalarını bir sisteme oturtmak ve belgelendirme kuruluşları, dini toriteler ve ülkeler arası görüş ayrılıklarını ortadan kaldırmak amacı ile İstanbul’da 2013 yılında Uluslararası Helal Akreditasyon Forumu düzenlenmiştir. TÜRKAK Türk Akreditasyon Kurumu önderliğinde yapılan bu forum, dünyada helal belgelendirme, standart belirleme ve akreditasyon alanında bugüne kadar yapılan en büyük çalışmadır.
Dünya genelinde helal belgelendirme çalışmaları, Müslümanların azınlıkta yaşadığı yabancı ülkelerde, Müslümanların talepleri ile birlikte başlatılmıştır. Ancak zamanla faklı görüşler ve uygulamalar ortaya çıktıkça dünya genelinde ortak bir zemin oluşturmak amacı ile, Uluslararası Helal Birliği İttifakı, Dünya Helal Konseyi, İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) gibi kuruluşlar çalışmalar başlatmıştır. Hepsinin de hedefinde helal belgelendirme standartlarını uyumlu hale getirmek, ülkeler arasında uygulama farklılıklarını ortadan kaldırmak ve dünyanın her yerinde kabul gören bir akreditasyon sistemi oluşturmak bulunmaktadır.
Bu kuruluşlar arasında İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü 2010 yılında kurulmuştur. Ülkemizde Türk Standartları Enstitüsü, 2011 yılından bugüne helal gıda belgelendirme çalışmalarını yaparken, bu kuruluş tarafındna hazırlanan SMIIC 1 Helal Gıda Genel Klavuzu’nu esas almaktadır.
2002 yılında kurulan Dünya Helal Konseyi’nin merkezi Cakarta’dadır ve 60 civarında ülke konseye üyedir. 60 civarında ülke bu konseyin üyesidir. Endonezya merkezli olan Dünya Helal Konseyi tarafından hazırlanan helal standartları bütün üye ülkeler tarafından benimsenmiştir. Ancak üye ülkelerin ayrıca kendi geliştirdikleri standartları da bulunmaktadır.
Dünya Helal Forumu, yine Malezya merkezli bir çatı kuruluşudur ve kendileri tarafından tasarlanan helal standartları bulunmaktadır. Oldukça geniş bir çalışma ağına sahiptir. Ancak Forum, ağırlıklı olarak helal belgeli ürünlerin pazarı ile ilgilenmektedir ve saygınlığını önemli ölçüde kaybetmektedir.
Görüldüğü gibi bugünkü durumda dünyada helal belgelendirme kuruluşları dağınık vaziyettedir ve logolar, standartlar, değerlendirme kriterleri ve olaylara bakış açıları hep birbirinden farklıdır. Böyle olunca da ortada çok değişik uygulamalar bulunmaktadır.
Helal Gıda Yaklaşımının Tarihteki Yeri
Helal gıda, tarladan tüketiticinin masasına gelmesine kadar gıda maddelerinin bütünüyle İslami kurallara uygun şekilde üretilmesini, işlenmesi, depolanması, taşınması ve pazarlanmasını ifade etmektedir. Daha geniş bir ifade ile, helal gıda yaklaşımında bitkisel ve hayvansal kaynaklı gıda ürünlerinin hammadde, yardımcı maddeler, bileşenler, katkı maddeleri, işleme yöntemleri, işletme koşulları ve ambalaj malzemelerinin seçimine kadar herşeyi ile İslam dini esaslarına uygun olması esastır. Helal gıda, aynı zamanda hijyenik ve sağlık bakımlarından da güvenilir gıda demektir. Bu durum insan sağlığı açısından da son derece önemlidir ve dini esaslar dışında tamamen gıda güvenliği kriterlerine uygundur.
İslam dininden önce de esasen yenilmesine izin verilmeye gıdalar vardı. Örneğin bugün hala Musevi dininden olanlar Koşer standartları ve Koşer belgelendirmesine titizlikle uymaktadır. Bu dinin kuralları içinde de helal gıda konusu bulunmaktadır. Aslına bakılırsa helal gıda ilk insanlık ile hep varolmuştur. İlk peygamber Hz. Adem ve eşi, yasaklanmış ağacın meyvesini yedikleri için cennetten kovulmuşlardır. Her zaman beslenmede helal gıda kriterleri içinde kalmak ve bu çerçevede beslenmek, insanlar için önemli olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında da gıdaların üzerine “tahir” damgasının vurulması helal gıda yaklaşımının bir sonucudur. Gıda maddeleri üzerindeki bu damga bu gıdaların tüketilmesinde dinen sakınca olmadığını ifade etmektedir. Osmanlıların bu uygulaması bugünkü anlamda olmasa bile hela gıda belgelendirmesinin ilk örneği kabul edilmektedir. Bu uygulamanın temellerini ise Hz. Ömer tarafından kurulan Hisbe Teşkilatı teşkil etmektedir. Bu teşkilat islam devletlerinde kamu düzenini ve genel ahlakı korumak ve denetlemek için kurulmuştur.
Helal Gıda Konusunda Endişeler
Helal gıda uygulamaları günümüzde kısa sürede bu kadar yaygınlaşsa da aslında çok uzak geçmişlerden gelen bir uygulamadır. Ancak bugün bile birçok gıda maddesinin veya uygulamanın helal veya haram olup olmadığı tartışılmaktadır. Örneğin gıda maddeleri, içerdikleri hormonlar, enzimler, jelatin ve bazı katkı maddelerinin elde edilişi açısından veya üretim aşamalarında uygulanan yöntemler açısından sorgulanmaktadır. İslami esaslara uygun şekilde kesilip kesilmediği veya bitki kökenli olduğu halde alkol ile işlem görüp görmediği bilinmeyen katkı maddelerinin tüketilmesi şüphe uyandırmaktadır.
Bunun yanı sıra yabancı ülkelerde bulunan ve müslüman kökenli olmayan kuruluşlar tarafından yapılan helal gıda belgelendirme çalışmaları da güven konusunda problem yaratmaktadır.
Gıda maddelerinin raf ömürlerini uzamak, besleyici değerlerini korumak, dokusal özelliklerini geliştirmek, hastalık yapan mikroorganizmaların içinde gelişmesini önlemek, tadını ve görünüşünü daha çekici hale getirmek ve bu özelliklerini korumak amacı ile çok çeşitli gıda katkı maddeleri kullanılmaktadır.
Bugünün iş yaşamı ve çalışma koşulları, aynı zamanda ekonomik ve sosyal koşullar, çalışan insanların sayısının artmasına neden olmuştur. İnsanlar artık yemek hazırlamak için zaman bulamamakta, tüketime hazır olan veya hazırlanması pratik olan gıdalara daha fazla yönelmektedir. Kısaca insanların beslenme alışkanlıkları değişmektedir. Bu nedenle gıda maddelerinin uzun süre saklanabilmesi ve bu süre içinde ilk andaki tazeliğini, görünüşünü, kokusunu, rengini ve aromasını koruması beklenmektedir. Gıda katkı maddeleri ürünlere bu özellikleri sağlamak için kullanılmaktadır. Üretici firmalar açısından gıda maddelerinin helal veya haram olmasının hiç bir önemi kalmamış, sadece daha çok üretmek ve daha çok tüketmek öncelikli hedef olmuştur.
Oysa kullanılan gıda katkı maddelerinin birçoğu kuşkuludur. Kullanılan katkı maddelerinin hangi kaynaklardan elde edildiği, hayvanların dini kurallara göre kesilip kesilmediği ya da peynir üretiminde kullanılan mayanın hayvansal kaynaklı olup olmadığı kep kuşku uyandırmaktadır. Katkı maddelerinin önemli bir kısmı Müslüman olmayan ülkelerden ithal edildiği için kaynakları tam olarak bilinmemektedir. Helal gıda belgesi veren kuruluşların bile helal ve haram kavramlarını tam olarak algıladıkları şüphelidir.
Bu katkı maddelerinin başında da jelatin gelmektedir. Gıda sektöründe jelatin kullanımı son derece fazladır. Yabancı ülkelerdeki belgelendirme kuruluşları ürün üzerine jelatinin sadece sığırdan elde ettiğini yazsa da bu yeterli olmamaktadır. Ayrıca sığırın dini kurallara uygun şekilde kesilmiş olduğu ve jelatinin, sığırın kemik ve derilerinden elde edildiğini de belirtmeleri gerekmektedir. Aksi halde eksik bilgi ile belgelendirme yapmak yine tüketiciyi kandırmak demektir.
Özellkle peynir üretiminde kullanılan enzimler de kuşkulu katkı maddelerinden biridir. Yakın zamana kadar gıda sektöründe kullanılan enzimlerin birçoğu hayvansal kaynaklı idi. Ancak bugün mikrobiyal kaynaklı enzimler de üretilmektedir.
Genel olarak gıda katkı maddelerinde temel problem, elde ediliş kaynakları ile ilgilidir. Dini kurallara göre kesilmeyen hayvanlardan, ölü hayvanlardan, domuzdan ve domuz ürünlerinden ya da şüpheli kaynaklardan elde edilen gıda katkı maddeleri piyasada çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yüzden günümüzde helal gıda arayışları, Müslüman ülkelerde yaşayan insanlardan çok yabancı ülkelerde yaşayan Müslümanlar açısından önemlidir. Bu durumda dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Müslüman toplumlarda insanların tükettikleri gıdaların helal olmalarını sağlamak amacı ile yeni düzenlemeler yapılması gerekmiştir. Helal gıda belgelendirme çalışmaları bu çabaların sonucudur.
Ülkemizde Helal İslami Uygunluk Belgelendirmesi
Ülkemizde helal gıda belgelendirme çalışmaları 2000’li yıllar ile birlikte başlamıştır. Bu tarihten önce ülke dışına mal gönderen işletmeler daha çok Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden veya yabancı kuruluşlar üzerinden helal belgesi alarak ürünlerini göndermişlerdir. Ülke içinde helal gıda belgesine çok fazla talep olmamıştır.
Bu konuda ilk çalışmaları gerçekleştiren kuruluş, GİMDES (Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalama Araştırmaları Derneği) olmuştur. Bir sivil toplum kuruluşu olan bu kuruluş helal gıda ve sağlıklı ürünler hakkında araştırma yapmak amacı ile 2005 yılında kurulmuştur. 2009 yılından itibaren belgelendirme çalışmalarına başlamıştır. Bu kuruluş aynı zamanda Dünya Helal Konseyi (World Halal Council, WHC) üyesidir.
Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ise ancak 2011 yılından itibaren belgelendirme çalışmalarına başlamıştır. TSE belgelendirme çalışmalarında, İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) tarafından hazırlanan Helal Gıda Genel Kılavuzu standartlarını esas almıştır. Son yıllarda helal islami uygunluk belgesi veren başka kuruluşlar da ortaya çıkmıştır. Bunlar esas olarak Endonezya merkezli kuruluşlardan akredite olmuşlardır.
Ancak ülkemizde helal gıda belgelendirme faalietleri ile ilgili olarak bazı kesimler tarafından eleştiriler de yapılmaktadır. Bu eleştirilerin dayanağını ülkemizde üretilen gıda maddelerinin zaten helal olduğu yönündedir. Belgelendirme ile birlikte ülkemiz piyasasında haksız bir rekabet oluştuğu ileri sürülmektedir. Bu noktada ülkemizde hayvanların kesimi ve alkol kullanımı dışında gıda sektöründe konunun tartışılacak bir yönü olmadığı ileri sürülmektedir. Ayrıca süt, peynit, bal, veya baharat gibi gıda maddelerinde helal olmaın aranmasının anlamsızlığı üzerinde durulmaktadır. Ancak işin gerçeği pek de öyle değildir. Çünkü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılan denetimler, sadece helal gıda değil gıda sektörünün genelinde çok ciddi problemler olduğunu ortaya koymaktadır. En başta hijyen ve temizlik koşullarına uyma konularında.
Ülkemizde gıda üretiminde kullanılan veya doğrudan tüketilen suyun bile helal olup olmaması konusudaki tereddütler, özellikle İsrail’e ihraç edilen suyun Koşer standartlarına uygun olup olmadığının sorgulanması ile başlamıştır. Bilindiği gibi sular kaynağından alındıktan sonra filtre edilmektedir. Filtreleme çalışmalarında membran sistemi kullanılmaktadır. Bu sistemin içinde ise gliserin bulunmaktadır. Eğer bu gliserin üretilirken bitkisel maddeler kullanılmışsa sorun yok. Ancak hayvansal kaynaklı olması durumunda bu hayvanların standartlara uygun kesilip kesilmemesi durumunda işin helal olup olmama boyutu devreye giriyor. Bu örnek bile gıda maddelerinde helel belgelendirmenin gereğini ortaya koymaktadır.
Netice olarak, bitkisel ve hayvansal üretim faaliyetleri, gıda güvenliğinin sağlanması açısından stratejik bir öneme sahiptir ve sürdürülebilirliğin sağlanması için ulusal düzeyde ele alınması gerekmektedir. Bugün artık helal gıdanın neden olması gerektiği konuşulmamaktadır, bunun yerine nasıl olması gerektiği konuşulmaktadır. Bu nedenle gıda sektörü ve helal gıda konusu, ekonomi, teknoloji, tıp ve işletme gibi alanlarda yapılacak bilimsel çalışmalarla desteklenmelidir. Helal gıda belgelendirme çalışmaları sadece dini kurallar açısından değil, aynı derecede üretim yerlerinin ve üretim yöntemlerinin, gerekli hijyen ve sanitasyon koşullarını taşıması açısından da önemdir. Esasen dinin temel gerekliliklerinden biri temiz ve sağlıklı olmaktır. Helal gıda tanımından, kaliteli, güvenilir ve sağlıklı ürünler anlaşılmalıdır. Bu nedenle de diğer ürün belgelendirme sistemlerinde olduğu gibi hijyen ve sanitasyon koşullarının sağlanması ve gıda güvenliği gereklerinin hasat, işleme, ambalajlama, depolama ve taşıma gibi bütün süreçlerde esas alınması gerekmektedir.
Helal islami uygunluk belgelendirme çalışmalarının en tartışılan yönü, hala ülkeler ve kuruluşlar arasında tam bir birliğin sağlananamış olmasıdır. Biraz da bugün yaşanan endişelerin ve tartışmaların ana nedeni bu durumdur. Ayrıca belgelendirme yapan kuruluşların, sistemi ve uygulanan yöntemi daha fazla açmaları ve şeffaf olmaları gerekmektedir. Tüketiciler bu konuda tereddütlerini gidermeli ve daha bilinçli olmalıdır. Bu noktada akreditasyon kuruluşlarına da sorumluluk düşmektedir. Helal gıda belgelendirme ve akreditasyon konularında, ilgili tarafların bir arada çalışacakları bir yapı geliştirilmelidir. Her ne kadar bu yönde çalışmalar olsa da hızlı sonuç alındığı pek söylenemez.
Bu noktada tüketici birlikleri ve sivil toplum kuruluşları daha fazla organize olmalı, ilgili kuruluşlara akademik düzeyde katkı sağlamaları ve insanların bilinçlenmelerini sağlamaları gerekmektedir. Ne yazık ki bugün helal gıda ile ilgili yazılı, görsel ve elektronik ortamda yapılan yayınlar, ciddi anlamda bilgi kirliliğine neden olmaktadır.
Gıda üreten işletmelerin, helal belgelendirme konusuna sadece ekonomik bir değer olarak bakmaları da yanlış bir yaklaşımdır. Yazının başında da ifade edildiği gibi bu pazarın büyüklüğü 2 trilyon Dolar civarındadır. Ancak bu konu çıkar ve kazanç bakış açısı ile ele alınacak olursa, bundan zarar görecek olan helal gıda pazarının kendisi olacaktır.
Tartışılan konulardan biri de helal belgelendirme çalışmalarının bu konuda yetkinliği kanıtlanmış Müslüman kuruluşlar tarafından yapılıp yapılmaması konusudur. Musevi toplumlar için Koşer belgesi, Yahudi bir kuruluş tarafından verilmektedir. Helal gıda belgesinin de aynı şekilde mutlaka Müslüman bir kuruluş tarafından verilmesi gerektiği tartışmalı bir konudur. Bu durum önemli ölçüde konuya gösterilen hassasiyet ile ilgilidir. Müslüman olmayan kuruluşların yapacağı belgelenedirme çalışmaları, tamamen onların hangi standartları uyguladığına, bu standartları ne kadar iyi bildiklerine, İslam dini esaslarına ne kadar hakim olduklarına ve bu konuda toplumun ne kadar hassas oluğunu bilip bilmediklerine bağlıdır. Bugün bütün dünyada helal gıda pazarının yüzde 80’ine yabancılar sahiptir. Bu çok büyük bir orandır. Bu nedenle helal gıda pazarında ülkeler arası ticaretin ve tanınırlığın artırılması yönünde hem İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü’nün (SMIIC), hem de İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesindeki kuruluşların daha aktif olmaları beklenmektedir. Ülkemizde de üniversitelerin öncülüğünde akademik çalışmaların yapılması, akreditasyon laboratuvarının kurulması ve bir Helal Araştırma Enstitüsü’nin açılması beklenmektedir.